Ben ve Biz – Postmodern İnsanın Psikanalizi
ISBN: 978-975-08-1280-4
Tekrar Baskı: 6. Baskı / 03.2023
YKY'de İlk Baskı Tarihi: 08.2007
YKY İnternet Satış Fiyatı
Siparişiniz en geç 2 iş günü içerisinde kargoya teslim edilir.
Orijinal Adı | : Ich und Wir |
Sayfa Sayısı | : 264 |
Boyut | : 13.5 x 21 cm |
Tekrar Baskı | : 6. Baskı / 03.2023 |
Ülkemizde de bir dönem yaygın olarak okunan ve benimsenen Erich Fromm 1940’lı yıllarda Batılı toplumlara damgasını vuran “pazarlamacı karakter”den söz ediyordu. Fromm daha sonra nekrofil ve nasistik olarak adlandırdığı başka karakterler de tanımladı. Onun asistanı, miras yöneticisi ve editörü olan Rainer Funk 21. yüzyılın sosyo ekonomik koşulları ve özellikle de bilgi teknolojilerinin toplumda yeni bir karakterin oluşumuna yol açtıklarını öne sürüyor. Yazar kitapta; Fromm’un analitik sosyal psikolojisi çerçevesinde “postmodern yaşam koşulları ve yaşam dünyalarının etkisi altındaki insanların düşünme, hissetme ve eyleme biçimlerini gittikçe daha çok belirleyen yeni bir psişik eğilim” olarak gördüğü ve postmodern ben odaklı karakter adını verdiği bu karakteri öteki başlıca karakterlerle karşılaştırıp ayırıcı özelliklerini tanımlıyor.
Giriş: Postmodern İnsanı Anlamak
Ekonomik ve toplumsal yapıda ortaya çıkan her köklü değişim kişilik değişimine de yol açar. Bu tür kişilik değişimleri, sık göründükleri yerlerde, sözgelimi belli toplumsal katmanlarda, meslek ve yaş gruplarında, alt kültürlerde, yaşam dünyalarında ya da belli sosyal ortamlarda özellikle dikkat çeker. Söz konusu insanların düşünme, hissetme ve eylemde bulunma davranışını önemli ölçüde etkileyen bir kişilik tipi tam da buralarda oluşur. Ama bu yeni kişilik tipi sadece geniş ölçüde davranışı belirlemekle kalmaz, aynı zamanda insanların kendileri, kendi imkânları ve sınırları, başkaları, ortam ve gelecek hakkında geliştirdikleri değerleri ve tasavvurları da beraberinde getirir, işte bu yeni kişilik tipini başka yerleşik tiplerden ayıran da bu değerler ve tasavvurlardır. Yeni bir kişilik tipi gitgide yaygınlaşıyorsa, bu onun kışkırtıcı bir çekiciliğe sahip olduğu anlamına gelir, işte bu tip insanların somut düzeydeki ayırıcı özelliği bu kışkırtıcı çekiciliktir.
“Ben, ben olduğum ölçüde benim”
Günümüzde gözlemlenen yeni hayat tarzının kışkırtıcılığı şöyle dile gelmektedir: “Ben, ben olduğum ölçüde benim.” Bütün kuralların, ölçülerin, vesayetlerin ve muhtaçlıkların ötesinde özerk ve özgür kararlar alabilmenin gittikçe daha fazla insan için bir ihtiyaç ve keyif haline geldiği açıktır. Bu nedenle onların hayat tarzının ve yaşama sanatının düsturu, kışkırtıcı bir ben vurgusu ve özgüvendir. “Ben, ben olduğum ölçüde benim ve sen de sen olduğun ölçüde sensin.” İnsana oldukça bencil, hatta narsistik gelen bu ifade, aslında göstermeye çalışacağımız üzere hiç de öyle değildir.
Ayrıca, otoriter yapıların ve totaliter bağımlılıkların aşılması da bu tür bir ben-odaklılığın sorunu değildir. Ben-odaklılık bilinç düzleminde önceliği bir şeye karşı olmaya değil, bir şeyden yana olmaya vermektedir: Bir yandan gerçekliğin büyüleyici bir biçimde üretilmesi için akıl almaz imkânlar içeren, öte yandan ekonominin ve toplumun dayandığı bütün yapıların ve değerlerin çözülmesi karşısında anlamlı bir tepkiyi ifade eder gibi görünen bir yaşam deneyimine verilen yanıt olarak özgür ve spontane bir ben vurgusundan yanadır.
Ben-odaklılık yeni bir hayat tarzıdır. Bu hayat tarzının kaynağı yeni bir kişilik tipidir. Hiçbir kişilik tipi çağa uygun bir yaşam modeli olarak şimdiye kadar bu denli yaygınlaşmamış ve kamusal kabul görmemiştir. Bu yeni kişilik tipi sosyal psikolojik bir fenomendir, bu fenomen yalnızca ekonomideki ve toplumdaki büyük değişikliklerle ilişkilendirilmekle kalmamalı; gerek gündelik yaşam dünyalarında gerekse yaşam tarzlarında yankısını bulan felsefi, sanatsal, edebiyatbilimsel ve sosyalbilimsel postmodernlikle ilişkilendirilmelidir.
Postmodern ben-odaklılığı ele alan kişi, geleneksel düşünce ve ölçütlere göre çelişkili davranış özellikleriyle karşılaşacaktır, oysa postmodern karakter bu durumu bir çelişki olarak yaşamamaktadır. Özgür ve spontane bir özerklik arzusu, ait olma ve bir ekiple birlikte olma arzusunu dışlamamaktadır. Kimliği dağılmadan bir tür yamalı bohça kimliğinde yaşamaktadır o, öyle ki artık “kendine özgülük” diye bir şey yoktur, ama öte yandan postmodern karakter için kendisinin ya da bir başkasının ne kadar sahici (otantik) olduğu da son derece önemlidir. Çoğu postmodern insan için, bir yandan bütünüyle özerk yaşamak, öte yandan da güçlü bir bağlanma ihtiyacı duymak ve bu ihtiyacı gerçekleştirmek çelişki değildir. Ben-odaklılık ve biz duygusu birbirlerini dışlamamaktadır. Ben-odaklılık ve bağlılık birbirlerini dışlar gibi görünse de, ben-odaklı karakter için bağlanmışlık yaşantısı son derece önemli ve merkezidir.