Bir Arada Olmak
ISSN: 977-1300-2740-190
Sayı : 190 Dönem : Eylül - Ekim 2022
YKY İnternet Satış Fiyatı
Siparişiniz en geç 2 iş günü içerisinde kargoya teslim edilir.
Sanat Dünyamız’da Toplum Odaklı Sanat Dosyası
Sanat Dünyamız dergisi 190. sayısında toplum odaklı sanat projelerine yönelen Bir Arada Olmak başlıklı dosyasını okurlara sunuyor. Dergi 17 Eylül – 20 Kasım 2022 tarihleri arasında İstanbul’da çeşitli mekânlarda düzenlenecek 17. İstanbul Bienali’nin bir komposta dönüşen yapısından yola çıkarak bir araya gelişlere, dağılışlara, birlikte ses çıkaran projelere yönünü çeviriyor. Bu kapsamda dosya, bienalin küratörleri Ute Meta Bauer, Amar Kanwar, David Teh ile Bihter Sabanoğlu’nun gerçekleştirdiği bir söyleşiyle açılıyor. İlk kez Türkiye’de gönüllülerle bir proje yapacak olan ABD merkezli kumpanya Bread&Puppet’tan John Bell, İlker Hepkaner’e verdiği söyleşisinde kumpanyanın pratiğini özetliyor. Seda Yıldız bu yıl bienalde yer alacak Oda Projesi’nin Annex adlı gazetesini değerlendiriyor. 30 Ekim 2022’ye dek Priştine’de devam eden Manifesta 14 hakkında ve 15 Eylül 2022’ye dek Kassel’de devam eden Documenta 15 hakkında birer izlenim yazısı da dergide. Dosyada ayrıca “Yaya Sergileri”nin ve İzmir’deki Darağaç Kolektifi’nin birer incelemesi de yer buluyor. Huo Rf sanat kitaplarını değerlendirdiği serisinin ikinci yazısında “Talveg ve Good Deed Bad Deed” kitaplarını yine dosya kapsamında inceliyor.
İstanbul’da eylül ayının öne çıkan sergilerinden Sakıp Sabancı Müzesi’nde açılacak olan “Agnes Denes, Yaşayan Piramit” adlı sergi vesilesiyle sanatçının pratiğine odaklanan bir yazı da dergide. Sanatçı Taner Ceylan ise 15 yıllık bir aradan sonra İstanbul’da açılacak ilk sergisi “Âheste Çek Kürekleri Mehtâb Uyanmasın”ı Rana Kelleci’yle olan söyleşisinde anlatıyor. Misal Adnan Yıldız, Süreyyya Evren ve Elif Kamışlı ise devam eden serilerinin yeni yazılarıyla dergide yer alıyorlar.
Sanat Dünyamız’a buradan abone olabilirsiniz.
Bir Arada Olma Pratikleri
BİR ARAYA NASIL GELİRİZ, NASIL ANLARIZ GERÇEKTEN BİR ARADA OLDUĞUMUZU, BİRBİRİMİZİ KOLLADIĞIMIZA VE DÜŞÜNDÜĞÜMÜZE NASIL İNANIRIZ, GÜVENİ NASIL İNŞA EDERİZ İNSANLAR VE TOPLUMLAR ARASINDA? SANAT BU SORULARA YANIT ARIYOR NİCEDİR. HEM YARATICILIK
VE DENEYSELLİK İÇEREN, ESTETİĞE İLİŞKİN SORUNLAR BARINDIRAN YÖNÜYLE İLGİLENİYOR YANITLARIN HEM DE TOPLUM İÇİN DOĞRU OLANI GÖZETEN TEORİLERDEN BESLENİYOR. TEMENNİLER, ÜMİTLER VE ARZULARLA İÇ İÇE KUCAKLAYICI BİR ALAN YARATMA DENEYİMİNİ ARIYOR. SANAT DÜNYAMIZ “BİR ARADA OLMAK” DOSYASINDA, 17. İSTANBUL BİENALİ’NİN KOMPOSTA DÖNÜŞTÜRDÜĞÜ KOLEKTİF BULUŞMALARIN İZİNDE MANİFESTA İZLENİMLERİNDEN İZMİR’DEKİ DARAĞAÇ KOLEKTİFİ’NE GİDİYOR VE KAMUSAL OLANI SANATIN NASIL ELE ALDIĞIYLA İLGİLENİYOR.
KUŞKUSUZ TÜM BUNLAR, İSTANBUL BİENALİ’NİN KURUCULUĞUNDAKİ ROLÜYLE, KAMUSAL ALANDA SANAT ÜZERİNE ÜRETİMLERİNİN TÜMÜYLE, DANİMARKA’DA KØS MÜZESİ’NİN KÜRATÖRÜ OLARAK YÜRÜTTÜĞÜ SON GÖREVİNE KADAR, TÜRKİYE’DE VE ULUSLARARASI SANAT ÇEVRESİNDE ENTELEKTÜEL ÜRETİME ÖNEMLİ KATKILAR SUNMUŞ, SANAT DÜNYAMIZ’IN YAYIN DANIŞMANLARI ARASINDA YER ALMASINDAN GURUR DUYDUĞUMUZ FULYA ERDEMCİ’Yİ DÜŞÜNDÜRÜYOR. 13 TEMMUZ 2022’DE KAYBETTİĞİMİZ DEĞERLİ KÜRATÖR, ÇALIŞMALARIYLA, CESARETİN SANATTA NE GİBİ BİR KARŞILIK BULABİLECEĞİNE DAİR EN İYİ İFADE ALANLARINI AÇMIŞTI.
HASSASİYETLE YAKLAŞILAN BİR ALANDA GÖZÜ PEK AMA DİKKATLİ ATILAN ADIMLARIN, MERAKIN VE GÜZELLİĞE DUYULAN İYİ NİYETİN BİZİ NERELERE GÖTÜREBİLECEĞİNİ GÜLÜMSEYİŞİYLE BU DÜNYAYA ÇİZDİ FULYA ERDEMCİ. DÜŞÜNCELİ BAKIŞI, HIZI, MUTLULUĞU, COŞKUSU, SEVECENLİĞİ İLE UNUTULMAZ SERGİLERİ, DENEYİMLERİ İZLEYİCİLERE BIRAKTI.
ONU TÜM KALBİMİZLE, SEVGİYLE ANIYORUZ.
Fulya Erdemci Anısına
Ajandada Ne Var?
Bir Arada Olma Pratikleri
BU YIL YÖNÜNÜ BİR ARAYA GELMEYE VE BUNUN SUNDUĞU İMKÂNLARA ÇEVİREN 17. İSTANBUL BİENALİ ÇOKSESLİ VE DOLU DOLU... BİENALİN KÜRATÖRLERİ UTE META BAUER, AMAR KANWAR VE DAVID TEH İLE KONUŞTUK.
17. İstanbul Bienali bu sene şiirsel bir metinle meramını dile getiriyor: Bu bienal tatlı, olgun meyvelerle kaplı ulu bir ağaç olmak yerine kuşların uçuşundan, bir zamanların bereketli denizlerinden, yerküreyi yavaşça yenileyen ve besleyen kimyadan bir şeyler öğrenme arayışında. Belki bu bienal büyük bir toplanma ya da tek bir zaman ve mekânda yapılan planlı bir buluşma değil, bir dağılma, gözden uzak bir mayalanmadır. İplikleri bir araya gelir, çoğalır, ayrılır, gürültülü bir zirveye ya da nihai bir düğüme ulaşmadan yer yer kesişir. Bırakın bu bienal de kompost olsun. Vaktinden önce başlayabilsin, bittikten çok sonra da devam edebilsin.
Pandemi koşullarının baskısı altında hazırlanan bienal, her şeyden çok birbirimizle iletişim kurmanın ister eski ister yeni olsun, alışılmadık yollarını deneme cesaretine ihtiyacımız olduğunu söylerken bir yandan da toplumsal ifadeyi yeniden canlandırmak, mevcut sivil ve kültürel alışveriş mekânlarını birbirine bağlamak ve az kullanılan veya atıl kalmış olanları ise etkinleştirmeyi hedeflediğini belirtiyor. Bu doğrultuda bienalin eş küratörleri Ute Meta Bauer, Amar Kanwar ve David Teh ile bienalin parametreleri, prensipleri, amaçları ve mekân seçimleri üzerine bir söyleşi gerçekleştirdik.
BAKTIKLARINI ANLATTI.17. İstanbul Bienali dünyaca ünlü kukla tiyatrosu Bread&Puppet’ı İstanbul’d a konuk ediyor. Bread&Puppet 1963’te New York’ta Peter ve Elka Schumann çifti tarafından kurulmuş. Vietnam Savaşı’na karşı ABD’de süregiden aktivizmin göbeğinde filizlenen kumpanyaya destek veren birçok sanatçı, parçası oldukları siyasal ve sanatsal izlekleri de buraya katınca oluşum, kısa bir sürede ABD tiyatro çevrelerinin en önemli kumpanyalarından biri olmuş. Kolektif bir şekilde hazırlanan dev kuklalarla kamusal alanlara çıkıp seyircilerine politik aksiyonun önemini hatırlatan performanslarını önce ABD’nin sonra da dünyanın dört bir yanına götürmüş bir ekip Bread&Puppet. Kuruluşundan neredeyse 60 yıl sonra, İstanbul’a ilk defa uğrayacak olan kumpanyanın İstanbullu sanatseverlere açık bir daveti var: Şehrin farklı noktalarında yapacakları performanslarda onlara katılmaları. Bread&Puppet’ın geçmişini, güzellik ve kötülükle ilişkilerini, İstanbul’da yapacakları performansların onlar için önemini ve performanslarının bir parçası olan ekmek paylaşma ritüelinin İstanbul’da bürüneceği yeni anlamları John Bell ile konuştuk. Bread&Puppet’ın dev kuklalarının İstanbul sokaklarında arzı endam ederken şehrin kamusal tartışmalara yapacakları katkıyı dört gözle bekliyorum.
17. İSTANBUL BİENALİ KATILIMCILARINDAN ODA PROJESİ SANAT ÜRETİMİNİN ORTAKLAŞA BİR EYLEME DÖNÜŞTÜRÜLMESİNİ DENEYE TABİ TUTUYOR: BİENAL VESİLESİYLE YENİDEN ÇIKARDIKLARI ANNE(X) NO. 7 GAZETESİ BU ARAYIŞIN YENİ ‘MEKÂNI’ OLUYOR.
Gündelik yaşamın değişen dinamiklerini ve bireylerin bunlarla baş etmek için geliştirdikleri taktikleri titizlikle inceliyor Oda Projesi. Tıpkı şehirdeki kutuplaşmanın giderek daha görünür hale geldiği 2000’lerin başında Galata’daki Şahkulu Sokak’ta komşuları ve yakın çevrelerinin katılımıyla yaptıkları bir aradalığı teşvik eden eylemlerde olduğu gibi (film gösterimleri, piknik, doğum günü kutlamaları, laflamak, yemek pişirmek, atölye çalışmaları...), pandemi sonrasında özellikle kapanmaların yaşandığı, kendi kabuklarımıza çekildiğimiz süreçte de başka tür bir katılımcılık peşine düşüyorlar. Oda Projesi’nin pratiğine özgü ‘ortak eyleme hali’ fiziksel mekânda mümkün olmasa da bu defa Annex gazetesi formunda şekil alıyor. Bu gazete-mekân kadınların sesini doğrudan aktararak toplumsal diyaloğu tetiklemekte bir araç olabilir mi?
30 EKİM 2022’YE DEK PRİŞTİNE’DE DEVAM EDEN MANİFESTA BİENALİ’NİN 14. EDİSYONUNU TOPLUM ODAKLI SANAT PRATİKLERİ ÜZERİNDEN DEĞERLENDİRDİK.
Soğuk Savaş sonrası küreselleşme dalgasına ve Avrupa’nın değişen sınırlarına verilen yaratıcı bir cevap olarak ortaya çıkan Manifesta bienalinin 14. edisyonunun 100 günlük yolculuğu 22 Temmuz’da Priştine’de başladı. “Göçebe bienal” tanımı ve pan-Avrupa yaklaşımı ile her iki senede bir farklı bir Avrupa şehrini ziyaret eden çağdaş sanat etkinliğinin 1996’dan bu yana ev sahipleri arasında St. Petersburg’dan Frankfurt’a, Lüksemburg’dan Palermo’ya çok farklı sosyokültürel yapılara ve estetik anlayışına sahip şehirler bulunuyor. Başından bu yana Hollandalı sanat tarihçi Hedwig Fijen’in yönetimindeki Manifesta’nın tüm bu farklı edisyonlarında ortak olan ise katılımcı politikalar ve sürdürülebilir hedefler ile bu şehirlerin altyapısına nüfuz ederek kalıcı değişimlere ön ayak olma arzusu. Palermo’da 60 yıldır kapalı olan bir kilisenin içine Berlinde De Bruyckere’nin bir heykelinin yerleştirilmesiyle birlikte kapılarını ziyaretçilere açması bunun çok sayıdaki örneğinden sadece biri. Sahip olduğu mobilite, bulunduğu şehrin farklı katman ve meslek gruplarından aktörlerle iç içelik ve özellikle son 10 yılda sanatın yanında kentsel araştırmalara da verdiği ağırlık Manifesta’nın kalıcı dönüşüm amacını gerçek kılarak onu Venedik Bienali veya Documenta gibi kıtanın diğer kritik sanat etkinliklerine oranla sosyal deneylere daha açık ve daha komünite odaklı bir yerde konumlandırıyor.
Şarkılarla Teyellenen Emekler - Fisun Yalçınkaya
Darağaç Kolektifi: Dünyaya Yönelmiş Bir Bakış İhtimali - Sezen Ünlüönen
Küreselleşmenin Yaya Hali - Erman Ata Uncu
Talveg ve Good Deed Bad Deed Üzerine - Huo Rf
Buğday Tarlalarından Piramitlere - Hatice Utkan Özden
Taner Ceylan’ın İstanbul’u - Rana Kelleci - Taner Ceylan
Gelenek ve Gelecek - Misal Adnan Yıldız
Yüzyıllar Arası Bir Dil: Mektup Çantaları - Derya Sayın - Hülya Bilgi
Basın Bülteni Arasında İrice Bir Fark Var - Süreyyya Evren
Birbirine Bağlanan Bulutlar ve Hikâyeler - Elif Kamışlı