YKY - Yapı Kredi Yayınları
Sepet Ürün bulunmaktadır.
Bugüne Bakma Sanatı

Bugüne Bakma Sanatı

ISSN: 977-1300-2740-180

Sayı : 180 Dönem : Ocak - Şubat 2021

400.00 TL ve üzeri alışverişlerinizde kargo ücretsiz.

YKY İnternet Satış Fiyatı
26.25 TL    Etiket Fiyatı : 35.00 TL
TÜKENDİ

Siparişiniz en geç 2 iş günü içerisinde kargoya teslim edilir.

HakkındaİçindekilerAbonelik

“Sanat Dünyamız” dergisinin 180. sayısı çıktı. Dergi, sezonun öne çıkan sergileri üzerine derinlikli eleştiri yazılarını, gündemdeki konulara dair söyleşileri sayfalarına taşıyor ve sanat ekseninde gerçekleşen güncel tartışmaları yansıtan yazılara yer veriyor.

“Sanat Dünyamız” 180. sayısında kapağına 26 Şubat- 9 Mayıs 2021 tarihlerinde Güney Kore’de gerçekleşecek 13. Gwangju Bienali’ni taşıyor. Merve Ünsal, bienalin araştırma sürecini, çevrimiçi yayınlarını ve kamusal programlarını, Natasha Ginwala ile birlikte bienalin bu edisyonunun sanat direktörlüğünü üstlenen Defne Ayas ve kamusal programlar küratörü Özge Ersoy ile konuştu.

Begüm Özden Fırat’ın Pera Müzesi’nde 17 Ocak 2021’e dek süren “Minyatür 2.0” sergisi üzerine yazdığı bir deneme geleneksel sanatların yansımalarını kapsamlı biçimde ele alıyor. Sevil Tunaboylu’nun Depo İstanbul’da yer alan “Bitmez Tükenmez Dönüşe Geçtiler” sergisi üzerine Fatih Özgüven’in yazısı, Aylin Zaptçıoğlu’nun Galeri x-ist’te devam eden “in situ/ex situ” sergisi üzerine Seçil Epik’in yazısı ve Nilbar Güreş’in Galerist’te süren sergisi “The Sea Said Okey” üzerine Gencay Altay’ın yazısı dergide yer buluyor.

20 yılı geride bırakan Bayburt’taki Baksı Müzesi’nin yolculuğunu sivilleşme ve özne kavramlarıyla ele alan Hüsamettin Koçan’la gerçekleşen bir söyleşi de okurları bekliyor.

Bora Başkan’ın Öktem Aykut’ta gerçekleşen üçüncü kişisel sergisini ve “Ufku Olmayan Günler” adlı yeni video çalışmasını anlattığı söyleşisi, sanatçının pratiğine yakından bakmak için bir fırsat sunuyor.

Bu sayıda Açıklaya Açıklaya Sanat’ın beşinci yazısını kaleme alan Süreyyya Evren, “Sanatın özgür olmasını istiyor muyuz buna ihtiyacımız var mı gerçekten?” diye soruyor. Süreyyya Evren’in yazısında referans verdiği Alman yazar Hanno Rauterberg’in “Sanat Ne Kadar Özgür?” başlıklı yazısı da dergide yer alıyor.

Eleştiri dizisinde ise Semih Fırıncıoğlu özne ve matris kavramlarını ele alarak yeni soruları gündeme getiriyor.

Sanat İnisiyatifleri Söyleşileri’nde TAPA, Sanat Kütüphaneleri’nde ise İstanbul Araştırmaları Enstitüsü Kütüphanesi derginin konuğu. Pandemi şartlarında sahnesini ormana taşıyan DotOrmanda’nın macerasını ise Murat Daltaban anlatıyor.

Son olarak Kasım ayında gerçekleşen ve genç sanatçıların üretimleri için bir alan açan Base’in izleri de dergide + “İz” bölümünde okurları bekliyor.

Sanat Dünyamız’a buradan abone olabilirsiniz.

Editörden - Fisun Yalçınkaya

BUGÜNE BAKMA SANATI

SANAT ESERİNİN ÖZERKLİĞİNİ, ÖZGÜRLÜĞÜNÜ, BAĞIMSIZLIĞINI TEKRAR ELE ALDIĞIMIZ, KAVRAMLARI SORGULADIĞIMIZ BİR ZAMANDAN GEÇİYORUZ. SANAT ESERİNİ, ESERLERİN ÜRETİMİ VE İZLEYİCİ İLE BULUŞMA KOŞULLARINI GÖZDEN GEÇİRİYORUZ. MÜZELERİN VE BİENALLERİN GÜNÜMÜZDEKİ İŞLEVİ, HANGİ SANAT ESERLERİNE YER VERİP HANGİLERİNİ DIŞLAYACAKLARI, UZUN SÜREDİR HEP BİR AĞIZDAN YÜKSELEN İTİRAZLAR, ÇAĞRILAR, SESLERLE BİRLİKTE DEĞİŞMEKTE. ALT ÜST EDİCİ AMA BİR O KADAR DA GÜÇLENDİRİCİ, KAFA KARIŞTIRICI, MERVE ERTUFAN’IN DEPO’DA İZLEYİCİYLE BULUŞAN SERGİSİNİN İSMİYLE SÖYLERSEK “KAFAKURCALAYAN” BİR ZAMANDAYIZ. BU SAYI SÜREYYYA EVREN’İN AÇIKLAYA AÇIKLAYA SANAT SERİSİNDE TARTIŞTIĞI VE BURADA REFERANS VERDİĞİ HANNO RAUTERBERG’İN, SANATIN ÖZGÜRLÜĞÜNÜ KONU ETTİĞİ YAZISI SONRAKİ SAYILARIMIZDA SÜRDÜRMEYE NİYETLİ OLDUĞUMUZ BİR TARTIŞMAYI SAYFALARIMIZA TAŞIYOR.

BU SAYIDA AYRICA GÜNEY KORE’DE 13. GWANGJU BİENALİ’Nİ DÜZENLEYENLER ARASINDA YER ALAN DEFNE AYAS VE ÖZGE ERSOY’U KONUK EDİYORUZ. BİENALİN KONU ETTİĞİ BAŞLIKLARI DETAYLICA ELE ALIYORUZ. BAKSI MÜZESİ’NİN 20 YILI GERİDE BIRAKAN HİKÂYESİ, AYLİN ZAPTÇIOĞLU, NİLBAR GÜREŞ, SEVİL TUNABOYLU’NUN SERGİLERİ DE ELE ALDIĞIMIZ DİĞER KONULAR ARASINDA.

UZUN VE ZOR BİR YILI GERİDE BIRAKMIŞKEN 2021’E DOLU DOLU VE ÇOK SESLİ BİR MERHABA DİYORUZ.

Ajandada Ne Var?

Enerjilerin ve Aciliyetlerin Buluşması - Merve Ünsal - Defne Ayas - Özge Ersoy

13. GWANGJU BİENALİ’NİN ANA SERGİSİ, 26 ŞUBAT - 9 MAYIS 2021 TARİHLERİ ARASINDA GÜNEY KORE’DE GWANGJU’DA ERÇEKLEŞTİRİLECEK. BİENALİN İKİ SENELİK SÜRECE YAYILMIŞ OLAN ARAŞTIRMA, ÇEVRİMİÇİ YAYIN VE KAMUSAL PROGRAMLARINI, NATASHA GINWALA İLE BİRLİKTE BİENALİN BU EDİSYONUNUN SANAT DİREKTÖRLÜĞÜNÜ ÜSTLENEN DEFNE AYAS VE KAMUSAL PROGRAMLAR KÜRATÖRÜ ÖZGE ERSOY İLE KONUŞTUK.

Merve Ünsal: Gwangju Bienali’nin ismini Türkçeye nasıl çeviriyorsunuz? Sizden spekülatif bir çevirisini rica etseydim temayı ve ismi hangi kelimelerle ilişkilendirirdiniz?

Defne Ayas: “Minds Rising, Spirits Tuning” (Bilinçler Yükselir, Ruhlar Birleşirken) başlıklı bienal sergisine, tahmin ettiğin üzere Türkçe isim bulmak için zorlandık. Yapay ve sibernetik zekâ tartışmalarının patladığı bir dönemden geçtiğimizi akılda tutarak akıl, zihin, yürek, kalp ve beyin arasındaki ilişkileri düşündük; bilinç, yükselme, türlü yaşam ve zekâ formları arasında gittik geldik. Ortak ya da komünal aklın da önemine vurgu yapmak istedik; malum bunun önemi gittikçe artıyor. Komünal aklın köklerini şifa teknolojilerinde, anaerkil sistemlerde, animizmde, yerli yaşam dünyalarında ve anti-sistemik akrabalıklarda görebiliyoruz. Bu konularda çalışan çevirmenler var Türkiye’de ama yine de çeviride zorlandığımızı söylemem gerek.

(…)

M.Ü.: Bienalin kavramsal çerçevesi çoğullukları ve bilgi üretim mekanizmalarını, yöntemlerini sorgulayan bir önerme yapıyor. Bienalin yayıldığı biçimlerden bahsetmeden önce araştırma yöntemlerinizden bahsetmek istiyorum. “Minds Rising, Spirits Tuning” (Bilinçler Yükselir, Ruhlar Birleşirken) başlığını temellendiren araştırma yöntemleri neler? Araştırma süreçlerinizde sizi yönlendiren hassasiyetlerden bahsedebilir misiniz?

D. A.: Asya’nın ilk ve en prestijli çağdaş sanat bienali olarak kabul edilen Gwangju Bienali siyasi kökenlere sahip. Amacımız, toplumsal travmaya aşina Gwangju’da, direniş, muhalefet, şifalanma ve onarım arasındaki ilişkiyi, sergi ve kamu programlarımız üzerinden sunabilmek. Günümüzün siyasi, sosyal ve ekonomik yapılarının algoritmik rejimlere travmatik geçişini –ki pandemi bunu sadece hızlandırdı– felsefe, nörobilim, antropoloji, siyaset bilimi ve sanat gibi disiplinleri bir araya getirerek okumak. Sergimiz ve programımız, özellikle Güney Kore’de ve ötesinde Mudang veya Manshin olarak anılan (bazıları araştırma gezilerimiz sırasında törenlerde tanıştığımız veya izlediğimiz) kadın şamanlarla ve yerli yaşam dünyalarıyla bağlantılı. Bu sergi, Kore’nin görsel kültüründen (çağdaş sanat alanının ötesinde) aktif olarak yararlanan ve kırsal yaşamdaki sözlü kültür ve emek biçimlerine, anti-sistemik akrabalıklara, çağdaş ve değişken sanatsal çalışmalarla ilişkiler kuran ilk Gwangju Bienali olacak. Sürecin başından itibaren şamanizm, kutsal eserler ve ritüel resimlerine odaklanarak Kore’deki özel koleksiyonlar üzerine muazzam bir araştırma yaptık. Şamanizm Müzesi ve Gahoe Müzesi’nden resimler, muskalar ve tören nesnelerinin yanı sıra, Londra’daki Wellcome Koleksiyonu’ndan el yazmaları ve resim seçkilerimiz de var. Bienalde, bu daha geniş kültürel sağlık ontolojilerinin ve tedavi sistemlerine, enerjilerin temizlenmesine, hasta bedenin korunmasına ve yıpranmış ve toksik ilişkilere karşı yenilenme güçlerine hitap eden akıl biçimlerinin, estetik bir uygulama olarak yüzeysel okumalarının ötesinde, kutsal ve atalara ait temsil biçimleriyle nasıl kullanılabileceğini soruyoruz. Şamanizme yönelik daha derin bir araştırma, organik zekâ ve bastırılmış veya dışlanmış biçimlerinin açığa çıkarılması mesuliyeti var. Aynı zamanda Kore’de toplumsal cinsiyet ve sınıf sorunlarını anlamak için bir arayüz sunmaya çalışıyoruz.

Özge Ersoy: Yöntem soruna cevaben kolektif araştırma gezilerimizden bahsetmek istiyorum. İlkini Ekim 2019’da, ikincisini Ocak 2020’de gerçekleştirdiğimiz bu gezilerde küratöryel takıma onar sanatçı eşlik etti. 18 Mayıs 1980 Gwangu Ayaklanması’nı belgeleyen 18 Mayıs Arşivi, bu süreçte öldürülen kişilerin annelerinin dayanışmasıyla kurulan Mayıs Anneleri Evi, hayatta kalanlara ve ailelerine destek veren Gwangju Travma Merkezi gibi STK’ları, Gwangju Demokrasi Hareketi hakkında üretim yapan tiyatro gruplarını ve bağımsız kitapçıları beraber ziyaret ettik. Demokratikleşme hareketinin nasıl arşivlendiğine, yaşanan katliamın yasının nasıl tutulduğuna, bu yas tutulurken yaratılan acı hiyerarşilerine ve tüm bu tartışmaların içinde sivil toplumun, kültür ve sanatın nasıl roller üstlendiğine dair etraflıca sohbet etme şansımız oldu. Bienal formatını 18 Mayıs’ın anılması için “geçici bir anıt” olarak hayal eden bir coğrafyadaki nüansları anlamaya gayret etmek ve bunları dünyanın farklı yerlerindeki hareketlerle, direniş, yas ve iyileşme formları ve ritüelleriyle beraber okumak bizim için önemliydi.

Devamı bu sayıda...

Zamansız Sorular ve Bağlamından Düşen Minyatürler - Begüm Özden Fırat
Seyir Durakları - Fatih Özgüven

Nesneleştirmenin Meşruiyeti - Seçil Epik

AYLİN ZAPTÇIOĞLU’NUN 15 OCAK 2021’E DEK X-İST’İN GALERİ MEKÂNINDA VE ÇEVRİMİÇİ OLARAK DA İNTERNET SİTESİNDEN GEZİLEBİLEN “IN SITU/EX SITU” BAŞLIKLI SERGİSİ İKİ ZIT KAVRAMA ODAKLANIYOR.

Evlere kapanmanın sanat üretiminde birtakım farklılıklara yol açacağı çoğumuzun öngördüğü bir şeydi. Mekânın daralması, değişen sosyal ve gündelik yaşam bir sanatçının üretim tekniğini nasıl değiştirir, Aylin Zaptçıoğlu’nun x-ist’teki ikinci, kendisinin yedinci kişisel sergisinde bu değişim sanatçının tüm işlerinde gözlenebiliyor. Sanatçı bir süredir aklında olan küçük boyutlarda ve kâğıtla çalışma isteğini bu sergide hayata geçirmeyi başarmış. Sergide yer alan eserlerin çok büyük kısmı 2020 yılı içinde üretilmiş. Bu da hem birbiriyle her anlamda konuşan hem de üretim tekniği olarak birbirinin devamı olan tekrarlı imgeleri bir araya getirmiş. Sanatçının bu üretimlerinde kullandığı malzemelerin çeşitliliğinde, alışık olduğumuz boyutlu işlerinin küçülmesinde ve ince işçilik gerektiren üretim süreçlerine sahip eserlerin sayısındaki artışta şüphesiz pandemi döneminde evlerimize kapanabilmiş olmamızın katkısı büyük. Sanatçının üretimine özellikle teknik farklılıklar olarak yansıyan tüm bu değişiklikleri pandemi sürecine bağlamak iddialı görülebilir, gelin görün ki sanatçının önceki işlerine aşina olanlar için eserlerdeki yapısal yenilikler hemen fark edilmiştir. Ev içinde olunca evdeki biblolara, objelere, bitkilere daha çok bakıp onlar üzerine daha çok düşünmeye başladığını söylüyor sanatçı. Bulunduğu konumdan baktığı açıdan, hayvanların ve bitkilerin nesneleştirme ve şeyleştirme süreci üzerine daha çok düşünmesi de sürecin doğal bir sonucu olarak görülebilir. Neredeyse bir seneye yaklaşan pandemi sürecinin sanatçının bir süredir aklında olan ya da üzerine daha fazla çalışmak istediği malzeme ve teknikleri denemesi için bir alan açtığı aşikâr.

İmkânsız habitat

26 Kasım 2020 - 15 Ocak 2021 tarihleri arasında x-ist’in galeri mekânıyla beraber internet sitesinden çevrimiçi olarak da gezilebilen “in situ/ ex situ” başlıklı sergi adını bu iki zıt kavramdan alıyor. (…)

Devamı bu sayıda...

Öznenin İnşası, Sivilleşme ve Baksı - Fisun Yalçınkaya - Hüsamettin Koçan

Matrak Ağaçlar ve Dalgalar - Gencay Altay

NİLBAR GÜREŞ’İN GALERİST’TE 15 OCAK’A DEK GÖRÜLEBİLECEK VE ÇEVRİMİÇİ OLARAK DA İZLENEBİLEN KİŞİSEL SERGİSİ “THE SEA SAID OKAY” HİYERARŞİSİZ ETKİLEŞİMLERİ ARAŞTIRIYOR.

"Doğa ne gidilebilecek fiziksel bir yer, ne etrafı çitle çevrilecek ya da depolanacak bir hazine, ne de korunabilecek ya da tahrip edilebilecek bir özdür. Doğa gizlenmiş değildir ve bu yüzden peçesinin kaldırılmasına da ihtiyaç duymaz. Köken, ikmal ve hizmet sağlayan ‘öteki’ de değildir. Ne annedir doğa, ne bakıcı ne de köle; insanın üremesinin, kendini yeniden üretmesinin matrisi/rahmi, kaynağıya da aracı da değildir. Doğa, bir ortak yerdir. Sadece insanlar tarafından değil; insanlarla insan-olmayanlar arasındaki bir ortak inşadır."

Donna Haraway’in, insan ve insan- olmayan arasındaki ortak bir inşa şeklinde tanımladığı doğa; Nilbar Güreş’in Galerist’teki ikinci kişisel sergisi “The Sea Said Okay”de queer arzu örüntüleri olarak karşımıza çıkıyor. Sanatçının pandemi döneminde ürettiği yağlıboya resimlerini bir araya getiren sergide muğlak kompozisyonları, kimliksiz bedenleri ve “sessiz ve sıcak” doğa tasviriyle öne çıkan eserler, arzunun yalnızca insanlar tarafından değil, insan-olmayan tüm canlılarla birlikte deneyimlendiği ilişkisel bağlamlara temas ediyor. Sergi aracılığıyla yerküre üzerinde trans bir varoluşun imkânlarını tartışan Nilbar Güreş, egemen doğa-kültür ayrımını, “doğa” ve “doğal”ın normatif kodlarını reddederek türlerarası, hiyerarşisiz etkileşimleri cinsellik ve haz üzerinden ele alıyor bu kez. Sergi hakkında “Karantina sürecinde hem doğanın içinde olmaya karşı duyduğum özlem hem de son yıllarda yaptığım çeşitli araştırma seyahatlerinde bulunduğum mekanları, içinde bulunduğum üretim ve zaman baskısı ile yeterince özümseyemediğimi düşünmek bu işlerin oluşmasında büyük rol oynadı” diye belirten Güreş seçkide yer alan eserlerin, bu sürecin konuya dair farkındalık yarattığını göstermek adına ürettiği yapıtlardan oluştuğunu söylüyor.

Devamı bu sayıda...

Dünya Henüz Temsil Edilmemiş Duygularla Dolu - İbrahim Cansızoğlu - Bora Başkan
The Wolf of Art Street: Sanat Özgürce Tükürülebilmeli mi? - Süreyyya Evren
Sanat Ne Kadar Özgür? - Hanno Rauterberg
Kesişimlerdeki Dönüşüm Potansiyeli - Rana Kelleci - TAPA
İstanbul Araştırmaları Enstitüsü Kütüphanesi - Yücel Manyas - Furkan Sevim
IV. Sanatlarda Özne ve Matrisin Yeri Üzerine - Semih Fırıncıoğlu
Ay’a Değil Ama Çok Daha Uzaklara Gittik - Şükran Çakmak - Murat Daltaban
5 Sanatçı Odağında BASE - Burcu Dimili