Kültürün Tarihi
ISSN: 97713002740186
Sayı : 186 Dönem : Ocak - Şubat 2022
YKY İnternet Satış Fiyatı
Siparişiniz en geç 2 iş günü içerisinde kargoya teslim edilir.
“Sanat Dünyamız” dergisinin 186. sayısı çıktı!
Sanat Dünyamız dergisinin 186. sayısı yayımlandı. Dergi, yeni yılın bu ilk sayısında son dönem açılan sergilerden, sanatçı söyleşilerine, tiyatro oyunu değerlendirmelerinden bağımsız inisiyatiflerin çalışmalarına uzanan geniş bir çerçeveden yazıları okurlara sunuyor.
Derginin kapağında Pera Müzesi’nde 6 Mart’a dek izlenebilecek “İstanbul’dan Bizans’a: Yeniden Keşfin Yolları, 1800–1955” sergisi yer alıyor. Ali Kayaalp sergiden yola çıkarak Bizans’ın kültürel yansımalarını inceliyor. Necla Rüzgar’ın Almanya’da Kassel’de açılan kapsamlı kişisel sergisi üzerinden son dönem çalışmalarını anlattığı Rana Kelleci’nin gerçekleştirdiği geniş bir söyleşi de dergide. Ece Balcıoğlu Meşher’deki “Ben – Sen – Onlar” sergisini değerlendirirken, Alper Turan ise Saint-Joseph Lisesi’nde yer alan ve okulu sanatsal araştırmanın merkezine koyan “Fevkalade Bir Makinenin Kalbi” sergisine dair bir eleştiri kaleme alıyor. Elif Kamışlı, Ursula K. Le Guin metinleri arasında gezindiği denemesinde, Deniz Bilgin ve Güneş Terkol’un “Kalbi Kuş Gibi”, Komet’in “Resim Sergisi” ve Güçlü Öztekin’le Sinan Logie’nin “Gökyüzü ekte / Ses de, buluşalım” sergilerine uğruyor. Deniz Kırkalı, Göz Göze projesini Irmak Canevi ile konuşurken, Nursaç Sargon çevrimiçi proje “Nazîreler Kitabı” üzerine yazıyor.
Süreyyya Evren bu sayıda dördüncüsüne yer verilen yazı dizisi Sarmal Senaryolar’da Maçka Sanat Galerisi’ndeki “An/Moment” sergisi, Didem Erk’in “Mavi bir Ballad” sergisi ve Tufan Baltalar’ın “Kayıt Dışı” sergilerinden bahsediyor.
Sanatçı Huo Rf her sayı iki sanatçının bir kavram üzerine söyleşisine yer verdiği Hisler / Karşılaşmalar / Kesişmeler söyleşi serisini bu sayıda “Işık” kavramını Ecem Yüksel ve Nancy Atakan’la söyleşi yaparak sonlandırıyor.
Türkiye tiyatrosuna yeni eserler kazandırma amacıyla BKM, DasDas, ENKA Sanat, İKSV ve Zorlu PSM’nin bir araya gelerek oluşturduğu “Ortak Yapım” projesinin ilk oyunu “Beni Sakın Yumruklardan” +İz bölümünde okurları bekliyor.
Bu bölümde ayrıca Anne Imhof’un Paris sergisi, Furkan Öztekin’in “En Hassas Yerde” ve Hakan Çınar’ın “Otoportre” adlı kişisel sergilerine dair değerlendirmeler okunabilir.
Sanat Dünyamız’a buradan abone olabilirsiniz.
KÜLTÜRÜN TARİHİ
GÜNÜMÜZDE SANAT TARİHİNE YENİDEN BAKMAK SADECE TARİHLERİ, İSİMLERİ BİLMEYİ DEĞİL, NASIL VE NEREDEN BAKTIĞIMIZI BELİRLEMEYİ ÖNCELİKLİ OLARAK GEREKTİRİYOR. YAKLAŞIMIN BELİRLEYİCİLİĞİ BELKİ HİÇ OLMADIĞI KADAR ÖNEMLİ… PERA MÜZESİ’NDE AÇILAN VE TİTİZ BİR ÇALIŞMAYLA BİZANS TARİHİNİN KAPILARINI ARALAYAN “İSTANBUL’DAN BİZANS’A: YENİDEN KEŞFİN YOLLARI, 1800-1955” SERGİSİ VE ONA EŞLİK EDEN “‘İSTANBUL’DA BU NE BİZANTİNİZM!’: POPÜLER KÜLTÜRDE BİZANS” SERGİLERİ TARİHİ ELE ALIŞ BİÇİMİYLE SON DERECE DİKKAT ÇEKİCİYDİ. ALİ KAYAALP BU SAYIDA “İSTANBUL’DAN BİZANS’A” SERGİSİNİ İNCELEDİĞİ YAZISINDA BİZANS’IN EDEBİYATTAN POPÜLER KÜLTÜRE ÇEŞİTLİ YANSIMALARINI DEĞERLENDİRDİ BU VESİLEYLE.
DERGİDE ANNE IMHOF’UN ÇOK SES GETİREN PARİS SERGİSİNDEN İSTANBUL TİYATRO FESTİVALİ’NİN YENİ OYUN ÜRETMEYE DÖNÜK PROJESİNİN İLK ÖRNEĞİ BENİ SAKIN YUMRUKLARDAN’A İZLENİM YAZILARI, DENEMELER VE SÖYLEŞİLER YENİ YILDA DA SANATLA BULUŞMAYA VE SANATI OKUMAYA, DİNLEMEYE, İNCELEMEYE TEŞVİK EDİYOR.
ALTI SAYIDIR SÜRDÜRDÜĞÜMÜZ “HİSLER / KARŞILAŞMALAR / KESİŞMELER” SERİSİ NANCY ATAKAN VE ECEM YÜKSEL’İN IŞIK ÜZERİNE SÖYLEŞİSİYLE SONLANIYOR. BU SERİDE KAYBETME, KORKU, MÜCADELE, SESSİZLİK, MESAFE VE IŞIK KAVRAMLARINI SANATÇILARA SORAN HUO RF SERİ İÇİN “SANATÇILARIN YAŞAMSAL PRATİKLERİNİ İŞLERİ ÜZERİNDEN DUYABİLDİĞİMİZ, AYNI KELİMELERİ YA DA OLAYLARI NASIL FARKLI EŞİKLERDEN ALGILADIĞIMIZA DAİR KIYMETLİ BİR SÖYLEŞİ SERİSİ OLDU” DİYOR.
YENİ YILIN HEPİMİZE BOLCA IŞIK, ÜMİT VE SEVİNÇ GETİRMESİ DİLEĞİYLE.
Ajandada Ne Var?
PERA MÜZESİ VE İSTANBUL ARAŞTIRMALARI ENSTİTÜSÜ’NÜN ORTAK ÇALIŞMASIYLA, BİZANS SANATI UZMANI BRIGITTE PITARAKIS’İN KÜRATÖRLÜĞÜNDE HAZIRLANAN “İSTANBUL’DAN BİZANS’A” SERGİSİ, 6 MART 2022’YE DEK SÜRÜYOR. İSTANBUL ARKEOLOJİ MÜZELERİ’NİN BİZANS KOLEKSİYONLARI BAŞTA OLMAK ÜZERE ETKİLEYİCİ BİR ARŞİV SEÇKİSİNİ SUNAN SERGİYİ VE BİZANS’IN İZLERİNİ İNCELEDİK.Türkiye’de Bizans kavramı, serinkanlı bir değerlendirmeyi engelleyecek ölçüde tarihsel anlatının ve güncel siyasetin izlerini taşır. Bizans’a dair diskura bulaşmış olan ve her zaman olumlu sayamayacağımız bu izler, gündelik konuşmalarla popüler kültür nesnelerinden, daha ciddi olması beklenen akademik çalışmalara varıncaya kadar neredeyse her alanı kuşatmıştır. Terminolojik olarak Bizans, 1453’te yok olmuş bir siyasi varlığı, Doğu Roma İmparatorluğu’nu ve onun tarihini, kültürünü, insanlarını tanımlar. Öte yandan Bizans, siyasetçilerden edebiyatçılara kimi figürlerin dilinde, genel olarak Türklüğün ve İslam’ın karşısındaki tüm yabancı unsurların genel adı yerine de geçebilir. Bu ikinci kullanım, coşkulu ve hamasi çağrılara uygun doğasıyla belirginleşen şiir sahasında bilhassa yaygındır.
Türk şiirinde Bizans, genellikle İstanbul’un Fethi’nin çağ kapatıp çağ açan hatırasıyla mühürlüdür ve Türk zaferi karşısında perişan olup yenilgiye uğratılmış, düşman tavırlı bir gücü temsil eder. Arif Nihat Asya’nın çok popüler şiiri “Fetih Marşı”nda Bizans kelimesi geçmez ama “Yürü, hâlâ ne diye oyunda oynaştasın?
Fatih’in İstanbul’u fethettiği yaştasın!” diye ikaz edilen genç nesillere, Fatih lakaplı II. Mehmed’in Bizans’ı ortadan kaldırdığı utku dolu zaferi hatırlatılırken, yeni fetihlere başlama çağrısı da yapılır. Bu coşkunun güçlü bir ortak his olduğu bellidir; öyle ki, genç Nâzım Hikmet, 1921’de yazdığı “Sekiz Yüz Elli Yedi” adlı şiirine “İslam’ın beklediği en şerefli gündür bu! Rum Konstantiniyye’si3 oldu Türk İstanbul’u” diye başlar, “İşte o günden beri Türkün malı İstanbul. Başkasının olursa, yıkılmalı İstanbul!” diye de bitirir; böylelikle de Arif Nihat Asya’yla hemen hemen aynı düzlemde buluşurlar. Bu şiirde de adı geçmez; ancak Bizans oradadır. Türk edebiyatındaki popüler temalardan olan fetih coşkusunu dillendiren şiirlerin çoğunda, yabancı ve düşman olan çoğunlukla Bizans’tır - ama tam tersi de doğrudur; Bizanslı, genellikle yabancı ve düşmandır.
Bu anlatılanlarla karşıtlık içindeki bir başka durum, yukarıda anlatılan söylemin gücünü bir nebze olsun kırar: Bizans kavramının bazı topluluklarda olumsuz çağrışımlara sahip olduğu Türkiye, bir yandan da Bizans’ın, yani Doğu Roma İmparatorluğu’nun kültürel mirasının en belirgin vârisidir.5 İmparatorluğun kalbi Yunanistan’da değil, Türkiye’deydi; ayrıca başkenti Konstantinopolis, yani İstanbul’du ve Trabzon, İznik, Antakya, Kayseri, Tarsus gibi önemli Doğu Roma kentleri de Küçük Asya’da bulunuyordu. Bizans sanatıyla ilgili çalışma yapmak isteyen uzmanlar için, Türkiye inanılmaz zenginlikte materyale sahip, Murat Belge’nin belirttiği gibi: “Başka tarih alanları bir yana, Bizans sanat tarihi üzerine çalışmak için eşsiz bir yer Türkiye. En yoğun mimari eser burada, en önemli resim örnekleri burada. Bunlar hakkında inceleme yapmak isteyen akademisyenlerin yurtdışında çalışmak için burs bulmaları falan gerekmiyor. Bir arabaya atlayıp Samatya’ya gitse, üstünde çalışacak dört beş eser bulur.
Devamı bu sayıda...
NECLA RÜZGAR’IN “HER SAYFADA ADIM YAZILIYDI” BAŞLIKLI SERGİSİ ALMANYA’DA GRIMMWELT KASSEL’DE 24 NİSAN 2022 TARİHİNE DEK İZLENEBİLİYOR. SANATÇIYLA BAŞLIĞINI PANDEMİ DÖNEMİNDE ÜRETTİĞİ BİR SERİDEN ALAN YENİ SERGİSİ, PANDEMİ DENEYİMİ VE ÜRETİMİ ÜZERİNE KONUŞTUK.Necla Rüzgar’ın, başlığını pandeminin ilk dönemlerinde ürettiği bir dizi desenden alan “Her Sayfada Adım Yazılıydı” adlı kişisel sergisi Almanya’da, GRIMMWELT Kassel’de Kasım ayının başında izleyiciyle buluştu. Yaşamı sarsan bu döneme uyum sağlama gayreti olarak düşünülebilecek bu serisinde sanatçı, üretiminin merkez temalarından olan hayvanlar ve insanların bir olması fikrini figürlerinde, tekniğinde ve malzemelerinde biçimsel bir azaltmaya giderek işliyor. Sergi, sanatçının bu serisi de dahil olmak üzere 100’den fazla eserini bir araya getirerek Necla Rüzgar’ın güzel ve kutsal olanla şiddet arasındaki bağlantıyı incelediği, türlerin bir olma ihtimalleri üzerine büyüleyici bir imgelem yarattığı 20 yılı aşkın sanatsal üretimine dair kapsamlı bir okumaya olanak sağlıyor. Sanatçıyla yeni sergisini merkeze alarak, pandemi deneyimi ve pratiği üzerine sohbet ettik.
Devamı bu sayıda...
SAINT-JOSEPH LİSESİ’NİN KÖKLERİNE İNEN “SAINT-JOSEPH: FEVKALADE BİR MAKİNENİN KALBİ. BİÇİMLER, SAHNELER VE ÖYKÜLERLE 150 YILLIK BİR PEDAGOJİ HİKÂYESİ” SERGİSİ VE İŞARET ETTİĞİ KAVRAMLAR ÜZERİNE.“Saint-Joseph: Fevkalade Bir Makinenin Kalbi. Biçimler, Sahneler ve Öykülerle 150 Yıllık Bir Pedagoji Hikâyesi” sergisi, hem konu edindiği hem de içinde yeşerip dönüştürdüğü Saint-Joseph Lisesi’nin köklerine bir kültürel arkeoloji çabası yerine sanatsal araştırmanın çokboyutlu, çokyönlü ve çoksesli merakıyla iniyor. 23 Ocak 2022’ye dek ziyarete açık olan sergi, okulun 150. kuruluş yıl dönümü kutlamaları vesilesiyle Aslı Seven küratörlüğünde, Dilşad Aladağ & Eda Aslan, Emre Hüner, Ekin Kano, Komet, Maude Maris, Daniel Otero Torres, Emin Fırat Övür, İz Öztat, Julien Prévieux, Sergen Şehitoğlu ve Virginie Yassef’in çalışmalarını bir araya getiriyor.
Devamı bu sayıda...
Bir Arada ve Biricik - Ece Balcıoğlu
Işık Üzerine - Huo Rf - Nancy Atakan - Ecem Yüksel
GÜN BOYU DUYDUĞUM TÜNEL RİVAYETLERİNİN ETKİSİYLE ŞEHRİN ALTINDA BAŞKA BİR ŞEHRİN, KENDİ İÇİMDE BAŞKA BİR BENİN VARLIĞINI SEZİYORUM - BURADAN ÇOK UZAKLARDA, BİR DAĞ BAŞINDA OLAN BİTENİ GÖZLERKEN ONA GELECEĞİM, YENİDEN BİR OLACAĞIMIZ GÜNÜ SABIRLA BEKLİYOR.ÜÇ SERGİ ARASINDA ANKARA-İSTANBUL EKSENİNDE BİR GEZİNTİ.
Devamı bu sayıda...
SANATÇI FÜSUN ONUR VE ABLASI İLHAN ONUR’UN YAŞADIKLARI KUZGUNCUK’TAKİ HAYRİ ONUR YALISI ÜZERİNE BİR DENEME...Füsun Onur ve ablası İlhan Onur, doğup büyüdükleri ve halen yaşadıkları Kuzguncuk’taki Hayri Onur Yalısı’nı, kendilerinden sonra olduğu gibi korunarak, bir misafir sanatçı programına da ev sahipliği yapacak müze eve dönüştürülmesi amacıyla Vehbi Koç Vakfı’na bağışladı. Füsun, İlhan ve kedileri Zorba’nın hep birlikte yaşadığı, hem İstanbul için hem de Türkiye güncel sanatı için eşsiz niteliklere sahip bu yalı üzerine bir metin kaleme almam önerildiğinde bu fikir, beni önce çok heyecanlandırsa da, hemen ardından heyecanımın yönünü değiştiren birtakım düşüncelere sevk etti: Füsun’u mitleştirmeden, halihazırda yaratılmış olan sanatçı mitine katkıda bulunmadan, yalıyı bir şehir efsanesine dönüştürmeden, Füsun’un üretimindeki etkilerini yazmanın yollarını aramaya başladım. En nihayetinde, Hayri Onur Yalısı’nı ve yalının içinde yaşayanları, tıpkı başlıktaki gibi yaşamın olağan akışından, eşyanın tabiatına uzanan bakışın doğurduğu bir denemeyle anlatmaya karar verdim.
Devamı bu sayıda...
Dün, Bugün ve Non-fungable Senaryolar - Süreyyya Evren
Büyükada’da Göz Göze - Deniz Kırkalı - Irmak Canevi
Yüksek Sesle Konuşulmayan Yerler - Nursaç Sargon
Anne Imhof’un (Ölü) Doğası - Çelenk Bafra
Yeni Toplumun Sanatı ve Eleştirisi - Şükran Çakmak
Saklı Yerlerde Bir Gezinti - Onur Çimen
Benliğin Gemisinde - Fisun Yalçınkaya