Sanat Hayatı Değiştirir
ISSN: 977-1300-2740-142
Sayı : 142 Dönem : Eylül - Ekim 2014
YKY İnternet Satış Fiyatı
Siparişiniz en geç 2 iş günü içerisinde kargoya teslim edilir.
Fotoğraflar ve Görünürlük Rejimi
Sanat tarihçi Ahu Antmen, sanatçı Ferhat Özgür’ün “İşaret Ettiklerim” başlıklı dizi çalışmasını uluslararası sanat tarihi bağlamında örneklerle birlikte açımladı.
Sanatlar Arasılığın Sınırında Görerek İşiten Bir Yazar: Nazan İpşiroğlu
Nazlı Pektaş, Cumhuriyet ile yaşıt araştırmacı/yazar Nazan İpşiroğlu ile söyleşi yaptı.
“[Nazan İpşiroğlu] Sanat tarihinden söz ederken eşi Mazhar Şevket İpşiroğlu ile birlikte yazdığı Oluşum Süreci İçinde Sanatın Tarihi adlı kitapta olduğu gibi, ezber bozan bir anlatım diline başvurarak, bilgilenmenin karşısına anlamayı çıkarır.”
Söyleşiden bir alıntı:
“Sanatta Devrim ikinci kitabımızdı. Berlin’de bir sergiye gitmiştik. Bütün Berlin’e yayılmış olan bir sergi. Serginin konsepti 1920’li yılların sanat eğilimleriydi. İkimiz de çok etkilenmiştik. Mazhar o sırada İslam minyatürleri ve Siyah Kalem üzerinde çalışıyordu. Ben tutturdum 20. yüzyıl sanatı üzerine bir kitap yazalım diye. O çalışmalarına ara vermek istemiyor, ben ısrar edip duruyorum. Sonunda ‘ne yaparsan yap, ben yazacağım, beceremezsem bu kataloğu alıp çeviririm’ diye bir tehdit savurdum ve kolları sıvadım. Benim işi çok ciddi tuttuğumu görünce o da çalışmaya katıldı. İkinci kitap ilki gibi değil, sözün tam anlamıyla ortak bir çalışma oldu. Modern Sanat diye tanımlanan dönemde çığır açan akımları ve sanatçıları ele almıştık. İlk baskısını Ferit Edgü Ada Yayınları’nda yaptı.”
Yerle Gök Arasındaki Görüntüler
“Seslerin Resmi, Yazının Yedi Rengi, Uzun Gecenin Tutsakları” vd kitaplarıyla tanınan Uğur Kökden değişik coğrafyalarda gerçekleştirdiği yolculuklarda, tarih, zaman ve uygarlıklar üstüne kaleme aldığı değerlendirmelerine devam ediyor. Bu sayıdaki metninde yeniden Van Gogh’a baktı.
Hakikat: ayna yerine kırbaç
Tarihsel ve oryantalist eserleriyle tanınan ressam ve heykeltraş Jean-Léon Gérôme’un (1824-1904) hakikat üzerine alegorik yapıtlarını yazar/editör Selçuk Aylar yorumladı. Akademizmin önde gelen sanatçılarından Gérôme, aralarında Osman Hamdi Bey ve Şeker Ahmet Paşa’nın da bulunduğu birçok sanatçının hocası olmuştu.
Kavram karmaşasına son: Artinternational
26-28 Eylül’de İstanbul’da Haliç Kongre Merkezi’nde ikincisi gerçekleşecek olan sanat fuarı ArtInternational hakkında araştırmacı yazar/editör Şebnem Kırmacı genel bir değerlendirme yaptı; ayrıca fuarda yer alan sanatçılardan Liu Bolin, Patricia Piccinini ve Taner Ceylan ile söyleşiler gerçekleştirdi.
“Siyah panteri görmek isterim”
Elmas Deniz’in 9 Mayıs-14 Haziran tarihleri arasında Pilot Galeri’de yer alan “Siyah Panteri Görebilmek” sergisini Süreyyya Evren değerlendirdi.
mentalKLINIK ile söyleşi
Sanatçı Huo rf, uzun yıllardır mentalKLINIK adıyla ürettikleri eserlerle tanınan sanatçı ikilisi Yasemin Baydar ve Birol Demir ile söyleşi yaptı.
Nietzsche ve İbn-i Sina’nın Estetik Kabulü
İnönü Üniversitesi Güzel Sanatlar ve Tasarım Fakültesi öğretim görevlisi Necmi Karkın estetik üzerine kaleme aldığı metinde Doğu ve Batı arasında dolaştı.
Ahmet Civelek ve Yıkımın Gücü
Dikkat çekmeye başlayan sanatçı Ahmet Civelek’in işlerini sanat tarihçisi Kunter Kula değerlendirdi.
Amman’da Çağdaş Türk Resmi
Harvard Üniversitesi’nde Osmanlı Düşünce Tarihi alanında doktora çalışmasını sürdüren Efe Murad Ürdün’ün başkentindeki müzeleri gezdi ve notlarını aktardı.
Ayrıca bu sayıda: fragMENtaTION 14: Yağız Özgen’den “142, ~49/120 – 63/120”
Sanat Dünyamız’ın süregelen fragMENtaTION dizisinin 15. sanatçısı Yağız Özgen oldu.
Necmi Sönmez’in “Yağız Özgen’in Renk ve Kavram Denemeleri” başlıklı metninden alıntı:
“Yağız Özgen’in çalışmaları, farklı tekniklerde, farklı arayışlara yönelen karakterleriyle bir araya geldiklerinde birbiriyle ilişki kurması mümkün olmayacak gibi gözüken, form, renk ve kavram bütünlüklerine sahiptir. Hem tuvali hem de Yeni Medya tekniğinin farklı anlatım olanaklarını kullanırken Yağız, malzemelerden değil, kafasında sorguladığı kavramlardan yola çıktığı için, ister resim, ister müdahale edilmiş fotoğraf, isterse yerleştirme olsun, çalışmaları incelikli düşünce dünyasının ürünüdür. Çalışmayı şekillendiren en önemli etkenin kavramsal olması nedeniyle, Yağız’ın işlerindeki görsellik, işin hangi taşıyıcı üzerinde, nasıl bir etki vereceği sorusuna göre şekillenir.”
Sanat Dünyamız’a buradan abone olabilirsiniz.
EDİTÖRDEN
Sanat Hayatı Değiştirir - Mine Haydaroğlu
BATI SANAT TARİHİNİN İZİNİ SÜRDÜĞÜMÜZDE, SANATIN HAYATIN HEMEN HER ALANINI ETKİLEMİŞ OLDUĞUNU VE BUNUN AYRINTILI KAYITLARINI TUTTUĞUNU GÖRÜYORUZ. ÖRNEĞİN BİREYİN VE TOPLUMLARIN DİNLE VE BİLİMLE OLAN İLİŞKİLERİNİN EVRELERİNİ ÇOK BELİRGİN BİÇİMDE SANATTA İZLEYEBİLİYORUZ. SANATLA EŞZAMANLI OLARAK PSİKOLOJİ, FELSEFE, EDEBİYAT VB’NİN DE AYNI MESELELERİ TARTIŞAGELDİĞİNİ VE BİRBİRİNDEN BESLENDİKLERİNİ ANLIYORUZ.RESİM GELENEĞİNDE ÖRNEĞİN: TEKNİĞİNDEN KONUSUNA, SANATÇISINDAN ALICISINA, RESİM SANATI OLGUSUNUN BÜTÜN BİLEŞENLERİNİ –UĞRAŞLARI, TARTIŞMALARI, ETKİLEŞİMLERİ– SIRADAN BİR BİYOGRAFİK TANIMLAMADAN FELSEFİ ÇÖZÜMLEMELERİNE KADAR FARKLI DERİNLİK GÖSTEREN KAYNAKLARDA, KİŞİSEL YA DA TOPLUMSAL BAĞLAMDA ARAŞTIRMAK, TARTIŞMAK MÜMKÜN.
RESMİN FOTOĞRAFLA, FOTOĞRAFIN FİLMLE, HEYKELİN ENSTALASYONLA, BUNLARIN HEPSİNİN ÇAPRAZ ETKİLEŞİMLERİYLE İLİŞKİSİNİ, SÜRTÜŞMESİNİ, SONUÇLARINI AKTARAN ONLARCA KAYDA –OLANAKLARI, KOŞULLARI ZORLAYARAK DA OLSA– ULAŞMAK MÜMKÜN. BU KAYITLARDAN YA DA ARADAKİ BOŞLUKLARDAN SANATA TEKRAR VE TEKRAR BAKABİLMEK İNSANI VE HAYATI ANLAMANIN BİR YOLU.
SANATIN HAYATI, BİREYLERİN, TOPLUMLARIN GÜNDELİK HAYATINI NASIL ETKİLEDİĞİNİ GÖREREK, DÜŞÜNEREK ÇEŞİTLİ EVRELERDEN GEÇEN SANAT ÜRETİMİ ÖZELLİKLE BATI’DA SÜREKLİ KENDİNİ TARTIŞMAYA AÇMAYA DEVAM EDİYOR. BURADAKİ DİSİPLİN, DAHA DOĞRUSU İNSANIN SORGULAMA YETENEKLERİNE VERİLEN ÖNEM DİYELİM; NEYİN NEREDEN NE YOLLA NE ANLAMDA ÜRETİLDİĞİNİN GÖRÜLMESİNE OLANAK SAĞLIYOR.
BU SAYEDE, BATI RESİM SANATI, TOPLUMLARIN DİNAMİKLERİNİ HEM GÖSTERMEYE HEM DEĞİŞTİRMEYE ÖN SAFTA YER ALARAK DEVAM ETMİŞTİR. DİNİ TASVİRLERDEN VELAZQUEZ’E, FRANCIS BACON’A, OTOPORTRELERDEN PROPAGANDA FİLMLERİNE, ANITSAL HEYKELLERDEN SESSİZ BOŞLUKLARA, SANAT TARİHİ BAĞLAMINDA ÜRETİLEN HER ÇALIŞMA HER AÇIDAN İRDELENMEKTEDİR.
KÜRESELLEŞMENİN ANLAMINI SORGULATAN NİTELİKTE DÜNYANIN HER YANINDA SÜREGELEN SANAT ETKİNLİKLERİNİ BU BAĞLAMDA DEĞERLENDİRMEK, BATI SANAT TARİHİNİN GELENEĞİNDE OLAN KAVRAMSALLAŞTIRMAYI ÖNEMSEMEK; GÜÇ DENGELERİNİ ANLAMAK İÇİN SANATIN NASIL HEM BİR ARAÇ HEM AMAÇ OLDUĞUNU GÖRMEMİZDE YARDIMCI OLUR KANISINDAYIM.
Sanatlar Arasılığın Sınırında Görerek İşiten Bir Yazar: Nazan İpşiroğlu - Nazlı Pektaş
Şşşt... Şuraya Bak! Fotoğraflar ve Görünürlük Rejimi: Ferhat Özgür ve "İşaret Ettiklerim" Projesi - Ahu Antmen
Siyah Panteri Görmek İsterim - Süreyyya Evren
2012’de Elmas Deniz’in yoksulluğun hallerini, teşhirlerini, kendine özgü kibirlerini ve tehditlerini ele aldığı “Elmas” adlı sergisini (27 Mart-8 Mayıs 2012) Maçka Sanat Galerisi’nde takip etmiştik. İki yıl sonra bu kez Pilot Galeri’de bir Elmas Deniz sergisi çıkıyor karşımıza: “Siyah Panteri Görebilmek” (9 Mayıs-14 Haziran 2014). Hat, yoksulluk üzerinden gene belki ama daha dolaylı biçimde, doğrudan olarak da paranın halleri üzerinden gidiyor. “Siyah Panteri Görebilmek”gerçekten de görmesi zor siyah bir panter fotoğrafı, satın alması zor tarihi bir ağaç, aynı ağacın hesaplaması zor maddi karşılığı, tanıması kullanması zor banknotlar, anımsaması zor anılar (bazen zaten başkasına ait oldukları için bazen de fazla facebooklaştırıldıkları için) içeriyor.Siyah Panter’den başlayalım. Eskiciden düşmüşe benzeyen, çerçeveli minik bir siyah panter fotoğrafı var duvarda. Onu görebilmemiz için meseleyi daha da zorlaştıran bir düzenek kurulmuş. Siyah panter gibi gözden kaçması imkânsız bir doğa harikası, bir güç, ihtişam ve vaad simgesi siyah zeminle, çerçeveyle, eskiciyle, anlatılarla, söylemlerle, düzeneklerle görülmesi şaşırtıcı bir halde sunulmuş. En güçlü olanı kaslarını sıkarken hissedememek, en güzel olanı dikizlerken görememek kaçınılmazlaştığında ne olur? Tabii neden ‘kara panter’ değil de ‘siyah panter’ diye soruluyor. Belli ki siyasi çağrışım alanına buradan bir gönderme açmak istenmemiş; aksine Kara Panterler Hareketi pek akla gelmesin diye düşünülmüş sanki. Özgürleşme oradan değil, daha dolambaçlı bir yerden araştırılsa, nasıl olur sorusunun peşinde.
Devamı bu sayıda...
Kavram Karmaşasına Son: ArtInternational - Şebnem Kırmacı
Ahmet Civelek ve Yıkımın Gücü - Kunter Kula
Yerle Gök Arasındaki Görüntüler - Uğur Kökden
Basel. 2009 yılı Eylül’ü.
Kentin Sanat Müzesi’nde (Kunstmuseum) sergilenen, Van Gogh’un yetmiş tablosu. Kimisi var ki, pek az tanınmış.
Uluslararası düzeyde birçok müze, sahip olduğu Van Gogh tablolarıyla bu sergide yer almış: Amsterdam Van Gogh Müzesi, Berlin Devlet Müzesi, Frankfurt Devlet Müzesi, Zürih Kunstmuseum, Winterthur Müzesi, Cenevre Sanat ve Tarih Müzesi, Paris Orsay Müzesi, Paris Rodin Müzesi, Göteborg Müzesi, Chicago Sanat Enstitüsü, New York Metropolitan Sanat Müzesi, New York Sanat Müzesi. Bildiğim kadarıyla, Musée d’Orsay’de 24 tane Van Gogh tablosu var. Başka bir deyişle, Amsterdam’dan sonra, dünyadaki üçüncü koleksiyon.
Bu arada, bir üçüncü müze var ki, Basel Ortak Sergisi’nde yer almamış. O da, Moskova’da bulunan Puşkin Müzesi. Ama, aynı yıl (Kasım sonlarında) Martigny’de (İsviçre) Gianadda Tesisi, bu sözkonusu Puşkin Müzesi’nden 55 tablo sergiledi. Üstelik, içlerindeki bir Van Gogh tablosu, özellikle dikkat çekiciydi: Yüksek duvarların dibinde, Mahkûmların Volta Atışı’nı konu alan bir resim. Ayrıca, cezaevindeki resme konu otuz üç mahkumdan biri de gönüllü olarak orada bulunan Van Gogh.
Devamı bu sayıda...
fragMENtaTION 15 - 142, ~49/120-63/120 - Yağız Özgen
Yağız Özgen’in çalışmaları, farklı tekniklerde, farklı arayışlara yönelen karakterleriyle bir araya geldiklerinde birbiriyle ilişki kurması mümkün olmayacak gibi gözüken, form, renk ve kavram bütünlüklerine sahiptir. Hem tuvali hem de Yeni Medya tekniğinin farklı anlatım olanaklarını kullanırken Yağız, malzemelerden değil, kafasında sorguladığı kavramlardan yola çıktığı için, ister resim, ister müdahale edilmiş fotoğraf, isterse yerleştirme olsun, çalışmaları incelikli düşünce dünyasının ürünüdür. Çalışmayı şekillendiren en önemli etkenin kavramsal olması nedeniyle, Yağız’ın işlerindeki görsellik, işin hangi taşıyıcı üzerinde, nasıl bir etki vereceği sorusuna göre şekillenir.“142, ~49/120 - 63/120” projesi, bu bağlamda, Sanat Dünyamız dergisinin sayfa formatlarından yola çıkarak hazırlanmış bir tayftan oluşmaktadır. Yağız’ın 2011’deki ilk kişisel sergisinden beri izini sürdüğü tayf, kendi cümleleriyle aktarılmak gerekirse “fiziksel gerçeklerin, belli bir değer kümesi ile sınırlanmadan, birbiri ardına süreklilik içinde sonsuz değişmesi durumudur.” Dijital ya da analog, herhangi bir baskı işleminin şekillenmesi için gerekli olan “renk paleti girdileri” Yağız’ın çalışmasının çıkış noktasını oluşturuyor. Uzun süreden beri Gradyen (Gradient) temasıyla ilgilenen sanatçı, Matematik, ıstatistik ve görsel algılama alanlarında kullanılan birimlere dayalı dizme, sıralama işlevini çalışmalarına aktarırken, “renk paleti girdilerini” belli bir anlama ulaşmadan manipüle ederek daha ilk bakışta izleyicinin algısını üzerine çeken renk kartelaları yaratır. “142, ~49/120 - 63/120”, baştan sona sanatçı tarafından tasarlanmış olan rengârenk bir tayfın toplam on dört sayfaya yayılmasından oluşan bir “seri” mantığının sonucudur. Her biri ayrı bir renkle tanımlanmış olan sayfalar bir çırpıda bir araya gelemiyorlar. Okuyucular bu sayfaları çevirdiklerinde, en sonda bir izlenim edinebilecekler. Gökkuşağını andıran tayf, tıpkı öbür tarafını bilmemize rağmen bize gizemli gelen “ay”ın çekiciliğine sahip. Bu güzellik, Yağız’ın sürekli olarak kendi içinde çoğalabilecek olan renk paleti girdilerinin sonsuza kadar çoğaltılabileceğinin de göstergesi aslında. Her rengi bir tür birim olarak kabul edersek, sanatçının Bauhaus’tan Minimalizm’e, Nam June Paik’in “Expanded Education for the Paperless Society” (1970) tezinden bilgisayar tabanlı imge (computer-generated-image) tekniğine kadar çağdaş sanata ait birçok yaratı alanına gönderme yaptığını algılayabiliriz.
Devamı bu sayıda...
Platonik Sevgili - Huo RF
Hakikat: Ayna Yerine Kırbaç - Selçuk Aylar
Jean-Léon Gérôme (1824-1904), 1896 tarihli Hakikat, insanlığı cezalandırmak için, kırbacıyla kuyusundan çıkıyor adlı resmiyle, birçok sanatçının teknik ve içerik olarak gelenekle bağını yavaş yavaş koparttığı bir dönemde, geleneği açıktan açığa kullanıp dönüştürerek “yeni” bir sanat eseri yarattı. Akademistler için hiç de kolay günler değildi. Fotoğraf ve yenilikçi ekoller, Gérôme ya da Bougereau gibi isimleri köşeye sıkıştırmıştı. Ama sanat ve sanat dünyası bir arenadan farksızdı ve köşesi yoktu. Daima yeni bir konum almak, daima yeni bir hamleyle bir kenara sıçramak mümkündü. Gérôme’un Hakikat’i de bu yönde bir adımdı. Bu denemede, sanatçının aşkın bir kavramın geleneksel temsilini söz konusu gelenekten yararlanarak nasıl dönüştürdüğünü ele almaya çalışacağım.
Devamı bu sayıda...
Nietzsche ve İbn-i Sina'nın Estetik Kabulü - Necmi Karkın
Amman'da Çağdaş Türk Resmi - Efe Murad