Teneffüs
ISSN: 977-1300-2740-179
Sayı : 179 Dönem : Kasım - Aralık 2020
YKY İnternet Satış Fiyatı
Siparişiniz en geç 2 iş günü içerisinde kargoya teslim edilir.
“Sanat Dünyamız” dergisinin 179. sayısı çıktı. Derginin bu sayısının kapağında Evin Sanat Galerisi’nde “Saydam Şehrin İçinden” adlı sergisi 28 Kasım’a dek görülebilecek olan sanatçı Setenay Alpsoy yer alıyor. Dergide Uras Kızıl imzalı bir yazıda, sanatçının pratiği ve sergisi çok yönlü olarak inceleniyor.
Dirimart’taki kişisel sergisi 8 Kasım’a dek devam eden güncel sanatın en önemli isimlerinden Sarkis, geniş bir söyleşide son dönem çalışmalarını ve sergisini Özlem Altunok’a anlatıyor.
Ayrıca Arter’de devam eden “Dinleyen Gözler İçin”, “Gökcisimleri Üzerine” ve Alev Ebüzziya’nın kişisel sergisi “Tekerrür”, SALT’ta devam eden “İmparatorluklar Arasında, Sınırlar Ötesinde” sergisi üzerine birer inceleme yazısı okurları bekliyor.
Kunsthaus Hamburg’da devam eden “The Futureless Memory” sergisi üzerine bir eleştiri yazısı da derginin başlıkları arasında.
Amsterdam merkezli sanat mekânı Framer Framed’de süren ve Bosna Katliamı üzerinden şiddetin temsiline odaklanan sergisi vesilesiyle küratör Natasha Marie Llorens’i ise Nesli Gül Durukan bir söyleşide konuk ediyor.
“Eleştiri Dizisi”nde Semih Fırıncıoğlu sanatta yeni kavramının işleyişini konu ediniyor. “Açıklaya Açıklaya Sanat” dizisinin dördüncü yazısında ise Süreyyya Evren nasıl bir çevrimiçi sanat ve eleştiri istediğimizi araştırıyor. Bu yazıya eleştirmen Elisabeth Lebovici ile profesör Patricia Falguières’in sanat eleştirisi üzerine bir yazısı da eşlik ediyor.
Dergide Sanat Kütüphaneleri söyleşi serisi, Bilkent Üniversitesi Kütüphanesi- Sanat Koleksiyonu ile, Sanat İnisiyatifleri Söyleşi serisi ise, Ortaformat ile sürüyor.
Dergide ayrıca tiyatro meraklılarını da tiyatro festivali direktörü Leman Yılmaz’ın söyleşisi bekliyor. 24. İstanbul Tiyatro Festivali üzerine olan söyleşide Yılmaz, festival programını ve festivalin son dönem tiyatrolardaki gelişmelere bakışını detaylı olarak açıklıyor.
Sanat Dünyamız’a buradan abone olabilirsiniz.
TENEFFÜS
“SANKİ ÖYLE BİR SANAT ELEŞTİRİSİ İSTİYORUZ Kİ BİZE DERSİ AÇIKLAMASIN AMA AÇIKLAYA AÇIKLAYA TENEFFÜSÜ VERSİN!” BU SAYIDA “AÇIKLAYA AÇIKLAYA SANAT” SERİSİNİN DÖRDÜNCÜ YAZISINI YAYIMLADIĞIMIZ SÜREYYYA EVREN, YAZISINI BU CÜMLEYLE SONLANDIRIYOR.
BU BİZİ YANIT ARAMANIN BİTMEDİĞİ SORULARA GETİRİYOR.
SANAT ESERİNE ÖZELLİKLE BIRAKILMIŞ BOŞLUKLARI DOLDURARAK BAKMAK, ELEŞTİRİYİ BU BOŞLUKLAR ARASINDA GÖRMEK MÜMKÜN MÜ, ELEŞTİRİNİN SANAT ESERİYLE İLİŞKİSİ NEDİR DİYE SORMAYA DEVAM EDİYORUZ. BU YAZIYA ELISABETH LEBOVICI VE PATRICIA FALQUIERES TARAFINDAN YAZILMIŞ ELEŞTİRMENİN ROLÜNÜ SORGULAYAN BİR METİN EŞLİK EDİYOR. SONBAHARIN HER ŞEYE RAĞMEN HAREKETLİ SERGİ SEZONUNU DEĞERLENDİRDİĞİMİZ SÖYLEŞİ, İNCELEME, ELEŞTİRİ YAZILARIYLA BERABER SANAT ÜZERİNE ARTAN BİR DİKKATLE DÜŞÜNMEYE DEVAM EDİYORUZ.
BU SAYIDA TİYATRO İZLEYİCİLERİNİ DE 24. İSTANBUL ULUSLARARASI TİYATRO FESTİVALİ’NİN DİREKTÖRÜ LEMAN YILMAZ’IN SÖYLEŞİSİYLE SELAMLIYORUZ. ÖZEL TİYATROLARIN KAPANDIĞI, SAHNE İMKÂNLARININ GİTGİDE AZALDIĞI PANDEMİ GÜNLERİNDE FESTİVALİN YEŞERTTİĞİ TİYATRO SEVGİSİ VE DEVAM EDEBİLME BECERİLERİNİ KONU EDİYORUZ.
Ajandada Ne Var?
“SAYDAM ŞEHRİN İÇİNDEN” ADLI SERGİSİYLE 28 KASIM’A DEK EVİN SANAT GALERİSİ’NDE İZLEYİCİ İLE BULUŞACAK SANATÇI SETENAY ALPSOY’UN ESERLERİNE DAİR BİR DEĞERLENDİRME.
Şehir önce kendisini ortaya koyar, sonra yarılır.
Henri Lefebvre
2019 yılında İETT Blokları I/II çalışmaları, tasarımını Zaha Hadid’in yaptığı One Thousand Museum’un daimi koleksiyonuna seçilen Setenay Alpsoy, geçtiğimiz günlerde Gayrettepe Son Durak (2020) işiyle İngiltere’nin prestijli ödüllerinden biri olarak kabul edilen The Trinity Buoy Wharf Drawing’in 2020 seçkisinde yer aldı. Bu kapsamda Alpsoy’un işinin de yer alacağı bir sergi, altı ay boyunca İngiltere’nin çeşitli kentlerini dolaşarak izleyicilerin deneyimine sunulacak.
2005 yılında Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Neş’e Erdok
atölyesinden mezun olan Setenay Alpsoy’un sanat pratiğine baktığımızda, kent peyzajlarının öne çıktığını görürüz. Figür geleneğinin son derece baskın olduğu Neş’e Erdok atölyesinden gelen sanatçının resimlerinde insan sureti, yok denecek kadar azdır. Alpsoy, kent peyzajlarında insansızlaştırılmış kent görünümleri sunar. Bu kent görünümleri sanatçının deneyim süzgecinden geçerek hayat bulur. Bir flâneuse edasıyla kenti keşfetmek ve deneyimlemek amacıyla çıktığı yolda yaşadığı kentin havasını solumaktadır.
Uyumun, geometrinin ve perspektifin düzenine içkin olan kent, başlangıcından itibaren, rasyonaliteyi barındırır. 18. yüzyılda şehirler doğanın bir yüzyıl önce elinde tuttuğu üstünlüğü ele geçirerek doğayı tahtından indirir. Kent imgesi, mitoloji, ütopya ve ideoloji üzerinden kendini var ederken, aynı zamanda başka bir doğanın kaynağı ve temeli olarak ortaya çıkar. Bu açıdan meseleye baktığımızda, kent fenomeninin betimlenmesinde, kentin ideolojik bir üstyapıdan öte, kendine haiz bir kimliğe ve dokuya sahip oluşu Alpsoy’un sanatında kendini açık eder. Sanatçı kenti ideolojik bir aygıttan ziyade, yaşayan ve nefes alan bir organizma olarak resmeder. O yüzdendir ki, Alpsoy’un resimlerinde, insansızlığa rağmen yaşayan bir kent tasviri sezimlenir. Yoğun
kent betimlerinin aksine Alpsoy’un paleti kent güzellemesi sunmak yerine, insanın içinde yaşamaya maruz bırakıldığı “beton orman”ı tüm sahihliğiyle ifşa eder. Böylece izleyicinin gözünde, yaşadığı kente dair yeni bir gerçeklik perdesi aralanır. (…)
Devamı bu sayıda…
Tiyatronun Zengin Olanaklarını Hatırladık - Şükran Çakmak - Leman Yılmaz
“BİR MÜZEM OLSA DÜNYALAR KADAR FiGÜR DAVET EDERİM VE DEVAMLI
YER DEĞİŞTİRİRLER. BU SERGİDE DE BUNU YAPMAYA ÇALIŞTIM” DİYOR
SARKİS DİRİMART’TA 8 KASIM’A DEK SÜRECEK “UNTITLED” SERGİSİ İÇİN. “NO
MAN’S LAND” OLARAK TANIMLADIĞI, SONSUZ YAKLAŞIMLARA AÇIK BİR İCRA
POTANSİYELİNİ BARINDIRAN ATÖLYESİNDEN SESLENEN SARKİS’LE, YİNE BİR
İNSANLIK TARİHİ OKUMASI OLAN SERGİSİNİ KONUŞTUK.
Dirimart’ta 10 Eylül’de açılan ve 8 Kasım’a dek devam edecek olan “Untitled” sergisinin alıp verdiği nefesi, gün içinde değişen ışığını hissedemedi, izleyicisiyle buluşamadı Sarkis. Dahası neredeyse hepsini bilfiil çektiği sergilerinin fotoğrafları arasına “Untitled”ı ekleyemedi. Yine de uzaktan da olsa heyecanla yürüttüğü kurulum sürecini ve sergiyi coşkuyla anlatacak kadar içindeydi bu yeni “icra”sının. “Kapanma dönemi” demeye dili varmıyordu pandemi süreci için ya, kırmızıya bulanmış sergi, bir uyarı, öneri gibi tutuşmaya olduğu kadar dinmeye de hazır bir kor gibiydi. Dirimart’ta gün ışığından beslenerek sergilenen onlarca figür, Sarkis’in belleğinden taşanlar, yeniden ve yenileyerek yer verdiği işleri, müzik ve elementlerle şekillenen serginin ortaya çıkışına dair “Gökkuşaklarımın çıldırması gibi bir ürperme hali” diyor kriz anları, kırılma zamanları konusundaki deneyimiyle.
Sarkis’le “Untitled” sergisinin ardından çocukluktan yaşlılığa, yangınlardan gökkuşaklarına, insanın zor zamanlarla baş etme gücünden b planlarına, Ajanta Mağarası’ndaki fillerden 6-7 Eylül’e, Berlin Duvarı’na, Beuys’a zamanda sıçrayarak bugünü konuştuk. Galiba en çok da İstanbul’u... Bugünlerde Cem İleri imzasıyla Norgunk Yayınları’ndan çıkacak Sarkis kitabı da biraz İstanbul demek, hem Sarkis’in hem hepimizin hikâyesi... 1986’dan, yani Çaylak Sokak’tan bugüne Türkiye’de –ağırlıklı olarak İstanbul’da– açtığı sergileri, ürettiği yapıtları kapsayan kitap, hayat böyle akmasaydı Dirimart’taki sergide büyük boyutlu heykeller şeklinde karşımıza çıkacaktı. Ve tabii bu noktada yine Sarkis’in bir b planı devreye girdi ve…
Özlem Altunok: Pandemi öncesinde planlanmış, her zamanki gibi bilfiil gelip kuracağınız bir sergi Dirimart’taki “Untitled” sergisi. Ancak pandemi baş gösterdi ve sergi ileri bir tarihe ertelendi. Mekâna özgü yerleştirmeler yapan bir sanatçı olarak ilk defa bir serginizi kurulumunda bulunamadınız. Bu röportaj yayımlandığında serginin bitmesine yakın bir zaman olacak ama ben sizinle bu vesileyle sergilerinizin kurulumu, içinde bulunduğumuz durum gibi acil durumlar, bu serginizde de karşımıza çıkan öngörüleriniz üzerine konuşmak istedim.
Sarkis: Şimdi mekânı algılamak derken –ki bu çok klasik bir kavram oldu 40-50 yıldır, “yerinde yapmak” gibi, bunun üstüne gitmeyeceğim–sergi açtığım bazı ülkeler var ki, o ülkelerde sergi açtığım zaman, o ülkelerin tarihi üzerine pek gitmiyorum. Mesela İsviçre’de dolu sergi açtım fakat tuhaftır ülkenin tarihine pek dokunmadım. İsviçre’yi düşünürken, şu da aklıma geliyor, biriyle tanışmam ve o kişinin beni çağırmasıyla Beuys’un sergisine denk gelmem, ’69’da Bern’deki Harald Szeemann sergisi ya da ’70’te Lozan’daki bir Ermeni halıcıyla tanışmam bende iz bırakmıştır, ülkenin tarihi değil. Almanya ile ise durumum farklı. Almanca bilmem ama birkaç sözcüğün anlamını çok iyi bilirim.
Devamı bu sayıda…
Müzik Aşkın Gıdasıysa, Eğer - Fatih Özgüven
İnsan Hangi Zamanda Yaşar? - Seda Yıldız
En İyi Dileklerimle - Volkan Aslan
Şiddetin Temsili Üzerine - Nesli Gül Durukan, Natasha Marie Llorens
Kendi Kendilerine ve Kendileri İçin: Alev Ebüzziya’nın Çanakları - Nergis Abıyeva
Dört Gözle Beklenen Buluşma - Ali Kayaalp
III. Sanatlarda “Yeni” Üzerine - Semih Fırıncıoğlu
Ortak Bir Tavır ve Dayanışma - Rana Kelleci
Gezmesek de Tozmasak da Orada Bir Sanat Var Uzakta - Süreyyya Evren
Değer Kaybeden Fikir Eseri: Sanat Eleştirmenliği - Elisabeth Lebovici - Patricia Falguières
Bilkent Üniversitesi Kütüphanesi - Sanat Odası - Yücel Manyas - Dr. Ebru Kaya
ARTER KOLEKSİYONU’NDAN 28 SANATÇININ YAPITLARINDAN OLUŞAN KEVSER GÜLER’İN KÜRATÖRLÜĞÜNDEKİ “GÖKCİSİMLERİ ÜZERİNE” SERGİSİ, 7 MART 2021’E DEK SÜRECEK. SERGİYİ VE “YAŞAMSAL BİR BİRARADALIK DÜZLEMİ” ÜZERİNE GETİRDİĞİ YAKLAŞIMI ELE ALDIK.
“Bütün gök çemberleri sanki o hepsinin ortasındaymış gibi Güneş’in çevresinde dönerler; bunun için evrenin merkezi Güneş’in yakınındadır”
Nicolaus Copernicus, “Gökcisimlerinin Dönüşleri Üzerine”, çev: Saffet Babür, YKY
İnsanın merkezi sayılan DNA’ları biçimlendirme aracını geliştiren Emmanuelle Charpentier ve Jennifer Doudna’nın Nobel Kimya Ödülü’nü almasının üzerinden birkaç hafta geçti. Jules Verne’nin Dünya’nın merkezine seyahat etmesinin üzerinden 150 yıl geçti. Kopernik’in dünyayı ve insanı algılayışımızı değiştiren yukarıdaki cümlesini yazmasının üzerinden neredeyse 500 yıl geçti. “Dünyanın merkezi eşeğimin sağ ayağını bastığı yerdir” diyen Nasreddin Hoca’nın doğumunun üzerinden neredeyse 800 yıl geçti. Evrenin merkezi Dünya’dır diyen Batlamyus’un yaşamının üzerinden neredeyse 1800 yıl geçti. Bilim insanlarına göre bir zamanlar Dünya’nın sahibi olan dinozorların yok olmasının üzerinden de 66 milyon yıl geçti.
Halen aynı arayış içindeyiz. Evrenin merkezi neresi? Ayağımızı bastığımız yer mi, Dünya mı, Güneş mi, hayvanat mı, nebatat mı, gökcisimleri mi?
Arter’in yeni koleksiyon sergisi “Gökcisimleri Üzerine” insanın, Dünya’nın ve evrenin merkezi ve birbiriyle ilişkisi üzerine sorular soran işleri bir araya getiriyor. Serginin küratörlüğünü daha önce Arter koleksiyonunun araştırma ekibinde yer alan, bağımsız küratöryal çalışmalarından tanıdığımız Kevser Güler üstleniyor.
2019 yılında Amerikan Hastanesi’ne bağlı Operation Room sergi salonunda “etten, kemikten” sergisinin küratörlüğünü ve kamusal programını hayata geçiren Kevser Güler, iyileşme, sağlık, beden temaları etrafında biyopolitika, nekropolitika, adalet ve tahakküm gibi kavramları bu sergiye taşımıştı.
Güler’in, “etten, kemikten” sergisinde kendine dert edindiği meseleler üzerinden gidersek “Gökcisimleri Üzerine” sergisinde bunları daha geniş bir boyuta taşıdığını görebiliyoruz. Beden, insan, insan olmayan hayvanlar, nebatat, gökcisimleri ve evren...
Devamı bu sayıda...